1 Aralık 2010 Çarşamba

unutuLan

                         eylüL 2008, üsküdaR
Sadece kendinize ayırdığınız 2 saat...
2 yıLdan sonra gelmiş ve siz, haftada o üç günü iple çeker olmuşsunuz... Haftada üç gün ikişer saat...En fazla nasıl değerlendirebilirim, sevdiğim neleri yapabilirim derken aslında iki saatin ne kadar uzun olduğunu anlamışsınız...Özellikle son iki yıldır hiç yapamadığınız şeyleri yapabilmek sizi nasıl mutlu etmiş...
Sanmayın ki çok havalı şeyler istediklerim; alışveriş merkezine gidip kendime birşeyler bakmak, onları rahatça deneyebilmek, markete gidip temizlik reyonlarında uzunca gezinebilmek, sokaklarda alalade dolaşabilmek, fotoğraf çekebilmek...
Beni anlayamayanlar bir güne sadece bir iş sığdırabilir; mesela kuaföre gider. Ama benim gibi düşünenlerin her saati programlıdır ve her nedense (!) artık hep de öyle olmak zorundadır...
Yukarıdaki fotoğraf o çok kıymetli 2 saatlerimden birinde çekildi. O yüzden de  benim için çok kıymetli bir fotoğraf oLdu...
Fotoğrafa bakıldığında bu hissettiklerimin hiç birini çağrıştırmıyor elbette size; hatta bambaşka bir hikayesi var belliki oyuncak bebeğin. O hikaye de sizin olsun; size hissettirdikleriyle sizde yer buLsun...

Belki bana da anlatırsınız...

9 yorum:

  1. söylediklerin o kadar tanıdık geldi ki.

    iki çocukla birlikte bir sabah kalkıp hayata nerden tutunacağını bilemeyen biri için çok bilindik şeyler. nefes alma ihtiyacı duyduğun ama bazen kendini kafeste hissettiğin zamanlar.

    aslında fotoğrafınla anlattıkların bana pek alakasız gelmedi. bazen sıkışmış, karmakarışıklığın içinde kolu kanadı kırılmış hissettiğim duyguları anımsattı bana.

    bana hatırlattıklarındanmıdır, samimiyetinden midir bilmem biraz fazla açık ve uzun yazdım. kusura bakma şeker.

    eline sağlık en sevdiğim fotoların arasına girdi. neden acaba?

    YanıtlaSil
  2. Fotografi ilk gordugumde bambaska birsey cagristirdi bana...bir film karesi,mutlaka bir kadının hikayesini anlatacak bir filmin karesi gibi geldi hatta...

    Ama yazdiklarini okuyunca benim icin de bu fotograf o hepimizin ihtiyaci olan kisa gibi gozuken uzun zamanlarin, o zamanlardaki özgürlüklerimizin simgesi oldu...

    Ellerine/ gozlerine/ kalemine saglik :)

    YanıtlaSil
  3. Ben bu fotografı ilk gördüğüm anda da şimdi de hep aynı şeyi hissediyorum...
    Kullanılmış ve bir kenara bırakılmış hatta kolu kanadı kırılmış, bir daha kullanılamaz hale getirilmiş ve kaldırımlara savrulmuş...

    Aslında farkında olarak yada olmayarak hayatımızda ne çok şeyi kullanıp atıyoruz, geride bırakıyoruz, belki bizden sonra kullanılabilir (yaşayabilir) oluyorlar belki de yaşayamaz oluyorlar...

    Bu bebekte öyle... Terkedilmiş... Yaşayamaz halde...

    Bu bebeğin sahibi olan çocuk gelse... Onu yerden kaldırsa... Saçlarını okşayıp evine götürse...
    . ve Bebeği yaşatsa...

    YanıtlaSil
  4. Arkadaşlar fotoğrafı sosyolojik açıdan gayet güzel ele almışlar(hele şenol nerdeyse ağlatacaktı beni, küçük emrahtan etkilenmeler görüyorum), ben teknik olarak bişeyler söyliyim istedim, fotoğraf renk ve kompozisyon olarak çok başarılı sadece 2 tane keşke diyeceğim konu var, birincisi oyuncak bebek başının biraz altındaki beyaz taşmıdır, kabukmudur anlayamadım o olmasaydı(fotoğraf siyah beyaz olsa belki o kadar göze çarpmayabilir) ikicisi ise bebek başını düz yada düze yakın tutup azıcık daha sağda yukarda olsamıydı diye düşünüyorum. Dedimya ben teknik olarak değerlendirme yaptım, ama fotoğraflarının genel olarak derinlik duygusu çok başarılı. İnsanlar üzerinde oluşturduğu çağrışımlar çok güzel...

    YanıtlaSil
  5. sema; benzer duyguları benzer zamanlarda yaşadık,teşekkürler yorumun için.
    ayça; seni hep sorunsuz zannettik aslında hepimizin başına gelenler sana da geldi ama sen büyütmedin...
    snL ; bu fotoğrafı bu kadar sevdiğini bilmezdim...
    ihsan; 2 keşkeye tek cevabım var.Benim fotoğrafımın kurgu olmadığını gösteren en önemli detaylar senin değişmesini istediklerin. Böyle bir fotoğrafı yakalamışken müdahale etmek istemedim.O beyazlık çekirdek kabuğu; aslına bakarsan bir gazoz kapağı da kadraja girseydi hiç fena olmazdı...
    Yorumun için çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  6. bana kaldırım serçesi tabiki edith piaf ve hayatını çağrıştırdı...biraz buruk...
    keşkeler ise kabuğa bende katılıyorum hatta yorumları okumadan önce çekirdekmi diye düşünmedim değil(gerçi bizim kaldırımlarımızın oda bir parçası)....ama bu etkiyi siyah beyaz verebilirmiydi kızıl saç mavi göz bence fotoğrafı zenginleştirmiş.....başın duruşunda yan bakma ihtiyacı olsada kaldırım çigilerinin başın yönüyle oluşturduğu paralellik ve yatay bir fotoğraf oluşu bence bu ihtiyacı azaltıyor...eline sağlık...

    YanıtlaSil
  7. Bir oyuncak bebek girmiş minik bir kızın rüyalarına
    Uyandığında masalsı bir tat dudaklarında...
    Gözlerini kamaştırıp doğruluverirken yatağının gıcırtısı nedense biraz madeni
    “Anneeee!” diye seslendi içeri
    Anne yok..
    “Baaaabaaaaa!!
    Baba yok.
    Bakındı çevresine
    Anlayıverdi birdenbire burası neresi..
    Minik bir kedi yavrusu misali.
    Diğer yataklardaki rüyalardan tüten
    Masalsı nefeslerden buğulanan cama doğru ilerledi
    Camdan bakınca dışarısı soğuk,kaldırımlar Arnavut
    Elinde rüyadan sadece kafası artakalmış bir oyuncak bebek
    Önünde uzanan bilinmez bir gelecek...
    ...
    Bu resim üzerine Orçun Okçuoğlu..

    YanıtlaSil
  8. vay canına... eğer bir yerlerde yayımlanırsa bu fotoğraf altına bu yazıyı koymak için şimdiden izin istiyorum senden... çok teşekkürler...

    YanıtlaSil
  9. Nihancığım son hali şöyle oldu,diğeri direkt dokunuşsuz haliydi:
    Bir oyuncak bebek girmiş minik bir kızın rüyalarına
    Uyandığında masalsı bir tat hâlâ dudaklarında...
    Gözlerini kamaştırıp doğruluverirken
    Yatağının gıcırtısı nedense biraz madeni
    “Anneeee! ” diye seslendi içeri

    Anne yok..

    “Baaaabaaaaa! !

    Baba yok.

    Bakındı çevresine
    Anlayıverdi birdenbire burası neresi..
    Sokağın bir köşesine kıvrılmış titreyen
    Minik bir kedi yavrusu misali.

    İlerledi,diğer yataklardaki rüyalardan tüten
    Masalsı nefeslerden buğulanan cama doğru
    Camdan bakınca dışarısı soğuk,kaldırımlar Arnavut

    Elinde rüyadan sadece kafası artakalmış bir oyuncak bebek
    Camın dışında onu bekleyen kaygılarla dolu bir gelecek...

    YanıtlaSil